27 Ağustos 2013 Salı
Teras Dekorasyonu
Şu an oturduğumuz evin kocaman bir terası var. Aslında en üst katta oturmuyoruz aksine zemin üstünde oturuyoruz ama balkon o kadar büyük ki teras havası veriyor. Üst katların balkonları bizimkine oranla baya küçükken bizimki maşallah 5 yaş iki çocuğa çift kale maç sahası olacak büyüklükte. Tek eksisi ise yangın merdiveninin çıkış yerinin bizim teras olması yani yangın merdiveni tüm balkonlardan geçerek bizimkisinde son buluyor ve bizim terastan da geçilerek binadan çıkış sağlanıyor. O yüzden standart balkon boyundan yarım insan boyu daha geniş. Uzunluğa ise hiç girmiyorum :D Tüm cephe balkon diyebilirim.
Yangın merdiveninden bahsedince biz Türkleri bilirsiniz. Meşhurdur bizim oralarda yangın merdivenleri kullanılarak hırsızlık yapmak. Biz de alışkanlık gereği en önce bir önyargıyla yaklaştık duruma. Ama ev sahibine bu çekincemizi dile getirince burada öyle şeyler olmaz içiniz rahat olsun dedi. :)) Biz elimizdeki iki seçenekten biri olan bu evi diğer seçeneğin ortadan kalkmasıyla tutmak durumunda kalktık. Ev sahibi tabi ki haklı çıktı yangın merdiveni çıkışı problem olmuyor. Ama gel gör ki ev sahibi apartmanın ön cephesindeki her problem için işçi gönderdiğinde elemanlar hep yangın merdiveni kapısından çıkıyor ve o kadar rahatlar ki bizim terasta işleri olmasa bile malum yol geçen hanı olduğundan telefonla dakikalarca konuşan mı istersin; tüm alet edevatını balkona yığan mı istersin; canı sıkılıp balkondan çevreye bakan mı istersin her çeşidi var. Bin defa ev sahibine önce kapıyı çalın balkondan giriş yapacağız diye söyleyin öyle geçin dememize rağmen yok anacım illa paldır küldür balkona dalıyorlar. Zaten ödlek bir insanım artık iyice tırsıyorum en küçük gürültü de haydi apar topar noluyor yaaa diye fırlamalar, resmen ödüm ağzımda yaşıyorum.
Benim yapmam gereken aslında gelen adamlara ağzının payını vermek ama yok işte yapamıyorum. Henüz o kadar Almancam olmadığından sadece sinirlenmekle kalıyorum. Elbet benim Almancam'da size iki çemkirecek düzeye gelecek işte o zaman benden korkacaksınız. O zaman destursuz hele bir balkona girin ne olacak siz görün.
Maalesef yukarıda bahsettiğim nedenler dolayı ne kadar istesek de terasımıza ısınıp dip temel temizlik yapma, yeni dekorasyon ürünleri veya çicek vs. almaya elimiz gitmedi. Sadece İzmir'den getirdiğimiz balkon takımımız var o kadar. Yaz diye tabir edebileceğimiz birkaç hava ısınmasında kendisini kullandık. Yemek yedik ama sıcak ve dayalı döşeli bir hali olduğunu söyleyemeyeceğim. Daha çok sahipleri kışlık evlerine göç etmiş yazlık ev terası kıvamında :(( O yüzden ben de biraz Pinterestte gezinip güzel teras resimleri seçiyorum bu ara. Dileyenler Pinterest hesabıma buradan bakabilirler. Kışın yatırım yapıp diğer yaza hazır ve nazır olarak başlamak derdindeyiz ;)) Okuyanlardan hala Türkiye'de sıcak havada kavrulan var ise gelecek yaz mı daha bu bitmedi diyeceklerdir ancak üzülerek belirtmek istiyorum ki maalesef burada yaz bitti :(((
images: via Pinterest
Etiketler:
Almanya,
balcony,
balkon,
decoration,
dekorasyon,
teras,
terasse
20 Ağustos 2013 Salı
Mutfak Maceraları -1 - Rosemary Butter Cookies
Mutfakta zaman geçirmeyi seviyorum. Hatta bazı evlerin merkezi mutfaklardır ya özel oturma grubu içerir, gün içinde hep orada oturulur, misafiri eksik olmaz işte öyle mutfaklara bayılıyorum. Benim şimdiye kadar yaşadığım iki mutfak da bu tarife pek uymadı ama hayallerim sonsuz bir gün mutlaka olacak ;)
Mutfakla ilişkim ise biraz çelişkili Türkçe nasıl anlatılır bilemiyorum ama benim mutfakla ilişkim İngilizcedeki "bake" fiili ile anlatılabilir. Diğer bir fiil olan "cook" ise pek benlik değil :)) yani anlayacağınız fazlaca nazlı bir ilişkimiz var. Ama diğer yandan evli olduğumu hesaba katarsanız hayat maalesef hep "bake" hep "bake" olmadığı gibi çoğunlukla yapılan "cook" eyleminin arasına sıkıştırılmış "bake" lerden oluşuyor. Ne yapalım kısmet böyleymiş deyip olabildiğince çok zaman ayırmaya çalışıyorum bu en sevdiğim hobime.
Geçen gün sevdiğim bloklarda gezerken bu tarife rastladım, üstelik tarif de benim kendisini bir nevi ilahlaştırdığım ve aile arasında Martha teyze diye geçen :)) Martha Stewart'a ait olunca bir denesem fena olmaz dedim. Bir süredir de mutfağa özel bir şeyler yapmak için girmemiştim. Malum misafirlerimiz vardı, öncesinde de biraz yediğimize içtiğimize dikkat edelim diyerek hamur işlerine son vermiştim. Ama ne derler bilirsiniz: insan her zaman sevdiği şeyleri yapmaya çalışmalı elinden geldiğince. Bende koyduğum kuralları çiğneyerek mutfağa yöneldim.
Geografik kısıtlamalardan dolayı orijnal tarifte geçen vanilya özütünü ve sanding sugar'ı burada bulamadığımdan vanilya özütü yerine vanilya tanecikleri içeren Dr.Oetker vanilin ve beyaz sanding sugar yerine de parçacıkları daha çok sanding sugar'a benzeyen kahverengi şeker kullandım. Biberiyeli tatlı kurabiye olur mu demeyin. Sonuç gayet başarılıydı. Biberiye çok belirgin olmayan ama farkedebildiğiniz bir tat bırakıyor damakta. Ben şahsen bayıldım.

Tek bir uyarı da bulunacağım. Lütfen tarifte yazdığı gibi kurabiyeler arasına belli bir miktar mesafe koyun. Benim yaptığım gibi (aşağıdaki resimde görülüyor) sık sık dizerseniz genişleyerek hepsi birbirine yapışır aman diyeyim dikkat.
Afiyet olsun.
The Book of Times - Lesley Alderman
Kitabevlerini gezdiğim kitap kokusunu içime çektiğim kadar kitap satışı yapan web sitelerini de düzenli olarak takip ediyorum. Açıkçası internetten kitap almayı sevdiğimi söyleyebilirim (aslında internetten alışveriş yapmayı komple seviyorum ama konumuz o değil :)) Özellikle kitap fazlasıyla pahalı ise indirimli alabildiğim siteler genelde tercihim oluyor. Ama kitabevlerinden dolu torbalarla çıktığım da fazlasıyla mevcut. Dengede tutmaya çalışıyorum kendimce, olabildiğince. İnternet üzerinden gezindiğim ve her daim favoriler çubuğum da olan sitelerden biri de dün bahsettiğim Robinson Crusoe 389 kitapevinin sitesi.
Gerçekten çok farklı kitapları bulabildiğim bir site. Düzenli olarak girip bakınmayı yeni yayınlara göz atmayı ihmal
etmemeye çalışıyorum. Şu ara
Almanya'da olduğumdan sipariş veremiyorum bizzat ziyaret edemiyorum ama gözüm hep üstlerinde işte bir şekilde.
Yine bu gezinmelerimden birinde yukarıda resmini gördğünüz kitabı gördüm. Böyle ilginç kitaplar hep ilgimi çekmiştir. Özellikle
benim gibi zamanla daima problemi olan biriyseniz. Kitabın kısa anlatımı ise
gerçekten çok çarpıcı insanın zamanla karmaşık ve paradoksal bir ilişkisi
olduğu ile başlayan; zaman sabit durur ama aynı zamanda akar da diyerek
yaralarımıza tuz basan bir kitap. Bulaşık makinasının ne kadar sürede boşaltığından bir
hamburgerin ne kadarda sindirildiğine kadar bir çok bilgi yer alıyormuş. Şahsen
benim ilgimi çekti. Benim gibi böyle garip ve küçük küçük bilgicikler içeren kitapları
seviyorsanız ve zamanı daha iyi kullanmak istiyorsanız bir inceleyin derim. Ben
de kitabı sipariş edilecek kitaplar isimli uzuuuuuun listeme kayıt edeyim. Chances are I'll find the book in Germany
Etiketler:
kitabevi,
kitap,
lesley alderman,
ROB389,
Robinson,
Robinson Crusoe 389,
the book of times
19 Ağustos 2013 Pazartesi
Robinson Crusoe 389 Kitabevi - namı diğer ROB389
Kitap kokusunu çok seviyorum. Hatta o kadar seviyorum ki evimde ne kadar kitap olursa kendimi o kadar sıcak ve evimde hissettiğimi söyleyebilirim. Kitap kokusu benim için aidiyet demek, anne-baba gibi sanki ne kadar çok olursa o kadar çok insan bana sarılıyormuş gibi hissediyorum. Belki hastalık olarak adlandırılabilir kitap alma sevgim. Okuma hızımın bin katı hızda alıyorum, kitapları biriktiriyorum bile diyebiliriz. Sadece Almanya'ya taşındığımızdan beri azıcık sekteye uğradı sanki.
Kendi içimde şöyle bir inanışım var. Sanırım eskiden ben kitaplarla iç içe yaşayan biriydim veya eski bir kütüphanenin sahibi / koruyucusu idim ve sanırım şimdiki gibi fazla okuyup fazla sesimin çıkmasından :) birileri beni o kütüphane ya da mabette öldürdü ya da orayı yaktılar ben de kitapları kurtarmaya çalışırken öldüm vs. Niyeyse buna inanıyorum. Gazetelerde bazı ünlü / aydın / yazar kişilerin evlerinin resimleri çıkar ya: bir oda vardır içi silme kitap doludur, tarihe şahitlik yaptığı yetmezmiş gibi bir de kitap biriktirmiştir. Bayılırım o odalara tarifi yok oraya ışınlanmak isterim. (kahretsin niye hala keşfedemedik şu ışınlanmayı - teoride kaldı tüm çalışma)
Tabi hal böyle olunca kitap evlerinde ne hale geldiğimi siz düşünün. Girdim mi çıkamam, saatlerce bakar, bakar ve bakarım. Biliyorum bu huyumdan çok sıkılan arkadaşlarım bile var. Ama benimle kitap bakmaya koklamaya gelen arkadaşlarımla anlaşmam hep şu şekildedir: kapıda buluşuruz uzun sürebilir sen keyfine bak :)))
İşte Robinson Crusoe 389'da onlardan biri. İstanbul seyahatlerimin uğrak yerleri listesi başındadır. İzmir'de yaşamaktan dolayı gidemediğim zamanlarda her an arşivini online sunan sitesi ise cabasıdır. Aslında taslaklarımda bu kitabevi ve orada gördüğüm bir kitap ile ilgili yazım duruyordu yayınlanmak üzere. Şansa bak ki site ben ondan bahsedemeden yardım sinyalleri verdi ve bugün öğrendiğime göre görülüyor ki günümüz tüketim öncelikleri ve ruhsuz muadilleri karşısında daha fazla dayanamıyor. Kendisine yardım etmemiz için bize bir yol sunmuş: ROBKART. Zaten kitap alıcısıysan bu şekilde alabilirsin veya internetten alışveriş yaparken kullanırsın ya da ne bileyim D&R'dan almazsın o süslü bestsellerı veya son çıkanı da Robinson'dan alırsın. Neden olmasın? Eski değerlerin kaybedilmesi beni kahrediyor. Bu hele bir kitabevi olup da ruhsuz zincir muadillerine yenilince ben daha da üzülüyorum.
Umuyorum en azından bir sonraki İstanbul ziyaretim de ve daha sonraki nicelerinde de yerinde olursun güzel kitabevi.

Chances are I'll see someday on my way and you'll be standing still as always :((
Kendi içimde şöyle bir inanışım var. Sanırım eskiden ben kitaplarla iç içe yaşayan biriydim veya eski bir kütüphanenin sahibi / koruyucusu idim ve sanırım şimdiki gibi fazla okuyup fazla sesimin çıkmasından :) birileri beni o kütüphane ya da mabette öldürdü ya da orayı yaktılar ben de kitapları kurtarmaya çalışırken öldüm vs. Niyeyse buna inanıyorum. Gazetelerde bazı ünlü / aydın / yazar kişilerin evlerinin resimleri çıkar ya: bir oda vardır içi silme kitap doludur, tarihe şahitlik yaptığı yetmezmiş gibi bir de kitap biriktirmiştir. Bayılırım o odalara tarifi yok oraya ışınlanmak isterim. (kahretsin niye hala keşfedemedik şu ışınlanmayı - teoride kaldı tüm çalışma)
Tabi hal böyle olunca kitap evlerinde ne hale geldiğimi siz düşünün. Girdim mi çıkamam, saatlerce bakar, bakar ve bakarım. Biliyorum bu huyumdan çok sıkılan arkadaşlarım bile var. Ama benimle kitap bakmaya koklamaya gelen arkadaşlarımla anlaşmam hep şu şekildedir: kapıda buluşuruz uzun sürebilir sen keyfine bak :)))
İşte Robinson Crusoe 389'da onlardan biri. İstanbul seyahatlerimin uğrak yerleri listesi başındadır. İzmir'de yaşamaktan dolayı gidemediğim zamanlarda her an arşivini online sunan sitesi ise cabasıdır. Aslında taslaklarımda bu kitabevi ve orada gördüğüm bir kitap ile ilgili yazım duruyordu yayınlanmak üzere. Şansa bak ki site ben ondan bahsedemeden yardım sinyalleri verdi ve bugün öğrendiğime göre görülüyor ki günümüz tüketim öncelikleri ve ruhsuz muadilleri karşısında daha fazla dayanamıyor. Kendisine yardım etmemiz için bize bir yol sunmuş: ROBKART. Zaten kitap alıcısıysan bu şekilde alabilirsin veya internetten alışveriş yaparken kullanırsın ya da ne bileyim D&R'dan almazsın o süslü bestsellerı veya son çıkanı da Robinson'dan alırsın. Neden olmasın? Eski değerlerin kaybedilmesi beni kahrediyor. Bu hele bir kitabevi olup da ruhsuz zincir muadillerine yenilince ben daha da üzülüyorum.
Umuyorum en azından bir sonraki İstanbul ziyaretim de ve daha sonraki nicelerinde de yerinde olursun güzel kitabevi.

Chances are I'll see someday on my way and you'll be standing still as always :((
14 Ağustos 2013 Çarşamba
DIY - Dantel detaylı Jean Şort
Günümün büyük çoğunluğu - ev işi yapmayacaksam yani - bilgisayar karşısında sevdiğimi blogları takip ederek ve internette surf yaparak geçiyorum. Bu surflerim sırasında en çok gezdiğim şeyler DIY projeleri oluyor. İçlerinden beğendiklerimi uygun olduğum bir zaman yapmak üzere arşivliyorum. Keşke bir de dikiş makinam olsaydı. :)
Arşivlediklerimden en yenisi ve bana en hemen yapılabilir geleni www.refinery29.com sitesinde gördüğüm 3 Cutoff DIYs That'll Save Your Summer DIY projesi oldu. Elimde aldığımdan beri bir kez giydiğim mor jeanim (ilk giyimden sonra bacakta arızası olduğunu farketmiştim ama çok ucuza aldığım için geri iade etmeye üşenmiştim) ve geçenler de burada çok meşhur olan Nanu-Nana mağazasından aldığım dantel bordürüm vardı. Ben sitedeki projelerden sonuncuyu uyguladım tabi biraz değiştirerek. Ortaya benim ve instangramdan anladığım kadarıyla arkadaşlarımın da beğendiği bir jean şort çıkmış oldu.
Resimler maalesef farklı günlerde, konumlarda ve saatlerde çekildiğinden ışık durumları facia. Malum Almanya'da gün ışığı da zor bulunuyor özellikle hava gri ise ki nerdeyse hep gri. Bu seferlik affedin :)) gelecek sefere daha iyi çözümler bulmayı planlıyorum.
Facia fotolarımla birlikte anlatımını aşağıda veriyorum.
Öncelikle jeanimizi düz bir yere yatırıyoruz. Benim gibi yamuk yatırmayın ya da halıyı yamultmayın ki görünüş düzgün olsun :)
Daha sonra üzerine ölçü olarak alacağınız jean şortu oturtun. Ancak şuna dikkat etmelisiniz: jeanlerin bel yükseklikleri farklı ise ağ kısımlarını eşleştirerek ölçü almanızda fayda var yoksa sonuçlar pek iç açıcı olmaz. Benim ölçü alacak mevcut şortum yok diyorsanız o zaman bu projeyi aldığım kaynaktaki gibi ölçüyü 12" alabilirsiniz. Dikkat: mezurayı jeanin en kenar üst noktasına yerleştirerek ölçü almanız gerekiyor.
Ölçü alındıktan sonra hata veya yamukluk olmasın diye sabunla (siz isterseniz tebeşir ile de yapabilirsiniz) çiziyoruz.
Her iki paçayı da işaretli yerlerden kesiyoruz. Böylece 1. aşamamız bitmiş oluyor. Bu aşamadan sonra dantel bordürü evde kaybedince 1-2 ara vermek zorunda kaldım. :))
Gelelim 2. aşamaya: Bu aşamada cep üstlerine ve paçalara dantel bordür dikeceğiz. öncelikle cep üstlerinde ölçü alarak dantel parçayı cep uzunluğunda kesiyoruz.
Ardından diğer cep için de aynı işlemi yaparak bu parçaları jean üzerine dikiyoruz.
Cepler bittikten sonra paça kısımlarına geçiyoruz. Burada kestiğiniz bordür boyunu bir miktar uzun bırakın ki olası genişlemelerde mesela otururken parçalar birbirinden ayrı gözükmesin. Önce kestiğim parçayı toplu iğneler ile nasıl dikeceksem o şekilde jean üzerine oturtuyoruz. Sonra da basit dikişle bordür ile jeani birleştiriyoruz.
Ve işte ta daaaaa - tamamen yenilenmiş, sezon havasına bürünmüş bir jean şort sizi bekliyor.
Arşivlediklerimden en yenisi ve bana en hemen yapılabilir geleni www.refinery29.com sitesinde gördüğüm 3 Cutoff DIYs That'll Save Your Summer DIY projesi oldu. Elimde aldığımdan beri bir kez giydiğim mor jeanim (ilk giyimden sonra bacakta arızası olduğunu farketmiştim ama çok ucuza aldığım için geri iade etmeye üşenmiştim) ve geçenler de burada çok meşhur olan Nanu-Nana mağazasından aldığım dantel bordürüm vardı. Ben sitedeki projelerden sonuncuyu uyguladım tabi biraz değiştirerek. Ortaya benim ve instangramdan anladığım kadarıyla arkadaşlarımın da beğendiği bir jean şort çıkmış oldu.
Resimler maalesef farklı günlerde, konumlarda ve saatlerde çekildiğinden ışık durumları facia. Malum Almanya'da gün ışığı da zor bulunuyor özellikle hava gri ise ki nerdeyse hep gri. Bu seferlik affedin :)) gelecek sefere daha iyi çözümler bulmayı planlıyorum.
Facia fotolarımla birlikte anlatımını aşağıda veriyorum.
Öncelikle jeanimizi düz bir yere yatırıyoruz. Benim gibi yamuk yatırmayın ya da halıyı yamultmayın ki görünüş düzgün olsun :)
Daha sonra üzerine ölçü olarak alacağınız jean şortu oturtun. Ancak şuna dikkat etmelisiniz: jeanlerin bel yükseklikleri farklı ise ağ kısımlarını eşleştirerek ölçü almanızda fayda var yoksa sonuçlar pek iç açıcı olmaz. Benim ölçü alacak mevcut şortum yok diyorsanız o zaman bu projeyi aldığım kaynaktaki gibi ölçüyü 12" alabilirsiniz. Dikkat: mezurayı jeanin en kenar üst noktasına yerleştirerek ölçü almanız gerekiyor.
Ölçü alındıktan sonra hata veya yamukluk olmasın diye sabunla (siz isterseniz tebeşir ile de yapabilirsiniz) çiziyoruz.
Her iki paçayı da işaretli yerlerden kesiyoruz. Böylece 1. aşamamız bitmiş oluyor. Bu aşamadan sonra dantel bordürü evde kaybedince 1-2 ara vermek zorunda kaldım. :))
Gelelim 2. aşamaya: Bu aşamada cep üstlerine ve paçalara dantel bordür dikeceğiz. öncelikle cep üstlerinde ölçü alarak dantel parçayı cep uzunluğunda kesiyoruz.
Ardından diğer cep için de aynı işlemi yaparak bu parçaları jean üzerine dikiyoruz.
Cepler bittikten sonra paça kısımlarına geçiyoruz. Burada kestiğiniz bordür boyunu bir miktar uzun bırakın ki olası genişlemelerde mesela otururken parçalar birbirinden ayrı gözükmesin. Önce kestiğim parçayı toplu iğneler ile nasıl dikeceksem o şekilde jean üzerine oturtuyoruz. Sonra da basit dikişle bordür ile jeani birleştiriyoruz.
Ve işte ta daaaaa - tamamen yenilenmiş, sezon havasına bürünmüş bir jean şort sizi bekliyor.
Ben açıkçası çok severek giyiyorum. Hem buralarda şort giyince önüne gelen bir sayfa yazı yazmadığından oldukça rahat kullanılıyor. Siz bulabilirseniz farklı dantel parçalarla daha büyük farklılıklar da yaratabilirsiniz.
Umarım siz de beğenirsiniz. Sizin de farklı ve çok zor olmayan :) projeleriniz var ise paylaşırsanız sevinirim. Yeni DIY projelerinde görüşmek üzere.
Chances are the weather will be nice tomorrow and I'll wear my updated short.
13 Ağustos 2013 Salı
Bu Aralar BEN
Nerdeyse çekip gitmiş gibi duruyorum değil mi? Blogu daha başlar başlamaz terk etmiş biraz da doğum sonrası bebeğine yabancılaşan anne sendromunda sessiz sedasız kayboluverdim. Aslında bunun tek sebebi 3-11 Ağustos arası misafirlerim olmasından ve ondan öncesinde de derin derin temizliklere girişmemdir. Bu kadar çok ne yaptın derseniz, 2 oda 1 salon evimizin misafirler için tek yatılası odasını bizim ardiye odamız olmaktan çıkarıp insana yakışır hale getirmek diyebilirim :D (şaka şaka o kadar da kötü değildi ama atılacaklar çok birikmişti). Fazlalıklar üzerine çok çalışınca temizlik işlerine dalınca taslaklarda bekleyen iki postum neredeyse arşivin tozlu raflarına geçiş yapacaktı. Neyse ki işte geldim burdayım :)) Önce taslaklarda bekleyen postlarım arkasından da yok olduğum süre boyunca gezdiğim yerlerin bol resimli postları gelecek.
En kısa süre de görüşmek üzereee
Chances are ......
En kısa süre de görüşmek üzereee
Chances are ......
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)