26 Eylül 2013 Perşembe

Hastalanmak

Şöyle düşünüyorum; bence hastalanmak dünya üzerinden kaldırılmalı ya da insan bedeninden. Gerçi bu sefer başımıza neler gelir onu da az çok tahmin edebiliyorum. İnsanın kendini fazla yenilmez ve güçlü hissetmesi bir yana hastalığın bize öğrettiklerini öğrenemeden geçen yaşamlar ve bu tecrübeleri edinemediğimiz için başımıza gelebilecek daha büyük felaketler. Şurası açık ki vücudumuz bize arada böyle hareketler yapabiliyor. Bizi silkmek ya da eski bildiğimizi unuttuysak hatırlatmak istiyor. Bunu da genellikle hastalıkla yapıyor. Hayatının çoğu deniz kenarında geçmiş küçük yaşlardan beri yüzmeyi bilen biri olarak yüzmek en sağlam bağışıklık sistemidir bence. Çünkü ne kadar su ile haşır neşir olursa ve o serin sulara kendini bırakırsan bir sonraki kış senin için o kadar rahat geçer. Benim mottom budur ve test etmişimdir. Hangi yaz az yüzdüysem ertesi kış o kadar çok hasta olurum. Geçen kış mesela hiç hasta olmadı ki geçen kış bizim Almanya'daki ilk kışımızdı. Herkes hastalıktan yerlerde sürünmemizi beklerken biz biraz da tedbiri elden bırakmadan her güneş gördüğümüzde bir İzmirli olarak açılıp saçılmadan kışı sağ sağlim hastalanmadan atlatabildik. Ama bu yaz o kadar az denizle haşır neşir olduk ki önümüzdeki kış ne bekleyeceğimi bilemiyorum. Hatta Fethiye'den döneli iki hafta olmuşken hastalanmamı ise neye bağlayacağımı ya da bu hastalığın fena geçecek bir kışa mı delalet olduğunu ise hiç bilmiyorum. (aslında en iyisi bu şekilde dillendirmemek - sağlıklıyım ve iyiyim diyelim ve kendi kendimize hastalık çıkarmayalım :)) tüm hastalıkların düşünce gücü ile yaratıldığına ya da düşüncelerimizdeki sakatlıktan dolayı çıktığına inanan ve bununla ilgili 2-3 kitap yazmış Louise L. Hay teyzemize ayıp olmasın - kendisi kanseri kitaplarında anlattığı şekilde yenmeseydi emin olun inanmazdım ama birkaç aylık ömür biçilip şu an ninem yaşında ve dipçik gibi olmasını başka bir şeye bağlıyamıyorum.)

Aslında düşününce iki sebepten biri olabilir hastalanmamın; 1 fethiyeden 38 derece sıcaklıkla uçağa binip Stuttgart'ta 10 dereceye inmemiz (ki bu aynı zamanda depresyon da yarattı :))) ve sonraki bir kaç günün çok soğuk olmasının yarattığı üşüme veyahutta gittiğimiz spor salonunda çalışma yaptığım iki ayrı salon arasındaki sıcaklık farkından dolayı terli terli soğuk salona dalıp 1 saat takılmam. Seç beğen al yani. Tanrım şu Alman spor salonları ile ilgili bir yazı yazmam şart aslında. Birçok artısı var ama aynı zamanda birçok eksisi de var.

Gidiyim de biraz Louise Hay okuyup niye hastalandığımı bulayım ya da terini üstünde kurutma isimli anne sözünü 1000 kere defterime yazayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder